DİKKAT EKSİKLİĞİ OLAN ÖĞRENCİ NASIL ÇALIŞMALI? Bu konuya giriş yaparken, dikkat eksikliğinin, Türkiye’deki öğrenci ve veliler için en temel sorun olduğunun altını özellikle çizmek isterim. Aslında dikkat eksikliği, büyük ölçüde öğrencilik sonrası, yaşamın içinde de bizimle birlikte olduğu için, karşımızdakini dinleyememe, bu nedenle de iletişim kuramama, kırıcı olma gibi durumlara da sıklıkla rastlanmaktadır. Benim, eğitim adına gördüğüm manzara genellikle, öğrenci dersi, veli de çocuğunu gerektiği gibi dinleyemez. Bunun sonucunda da öğrenci dersi, veli de çocuğunu anlayamaz. Peki dikkat eksikliği nedir? Şimdi ona bakalım. Aslında hiperaktivite kaynaklı bir sorun olan dikkat eksikliği; odaklanamama, başladığı bir işi tamamlayamama, uzun süre masada kalıp ders çalışamama, sınıfta ders anında sıkılma, el ve ayaklarla ritim yapma, etrafındakilerle ders anında dahi iletişim kurma ihtiyacı, hissetme şeklinde karşımıza çıkar. Dikkat eksikliği sorunu olan öğrenciler üzerinde yaptığım, araştırma ve gözlemlerimde, bazı öğrencilerin sabitlenmiş bir bakış, donmuş bir yüz ifadesiyle, adeta pür dikkat dersi dinliyormuş, pozisyonunda durmalarına rağmen, o anda anlatılan hiçbir şeyi duymadığına tanık oldum. Öğrencilik terminolojisinde “dersten kopma”, yaşamın içinde “kafa dalgınlığı” diye tanımlanan bu durumların hepsi, hangi dönemde yaşanırsa yaşansın sorunlara yol açmaktadır. Dikkat eksikliği yaşayan öğrenci; işlem hatası, optik formda kaydırma, okuma hatası ve okuduğunu aklında tutamama durumu yaşarken; yetişkin insanlar olarak bizler de dikkat eksikliğinin etkisiyle, trafik kazası, kırmızı ışığı fark etmeme, hatalı sollama (mesafeye yoğunlaşamama – sabırsızlık) gibi durumlar yaşarız. Burada öğrenci ve yetişkinlerin yaşadığı dikkat eksikliğini vermekteki amacımız, ailelerin ve yetişkinlerin, öğrenciyi kendi üzerlerinden hareketle daha iyi anlamasını sağlamaktır. DERS ANINDA DİKKAT EKSİKLİĞİ Dikkat eksikliği yaşayan öğrenci, öğretmen ders anlatırken zaman zaman dersten kopar ve anlatılanları dinleyemez. Onun bu kopma anlarının etkisiyle de kafasında konu bütünlüğü oluşamadığı için, öğrenci konuyu anladığını zannetse dahi, o konunun sorularını çözemez. Peki öğrenci derslerdeki bu kopmalara karşı nasıl bir önlem almalı? Bunun en pratik, geçerli ve olumlu sonuç alınmasına yol açan yöntemi, anlatılacak olan konuya çalışarak derse gitmektir. Hatta, evde çalışılan konu ile ilgili öğretmene sorulacak sorular hazırlanmaktır. Derse böyle ön hazırlıkla gidilmesi durumunda, öğrenci ders anında dinleyemediği noktaları hemen kendi bilgisi ile kapatarak, konu bütünlüğünün bozulmasını engellemiş olacak ve konuyu da kavrayacak duruma gelecektir. Öğrenci dersi yazarak dinlemeli. Defterini ortadan bir çizgiyle ikiye bölmeli. Sol tarafına öğretmenin yazdırdıklarını, sağ tarafına ise öğretmenin özellikle vurgulayarak anlattığı, önemli noktaları not almalı. Öğrenci, o günkü dersi eve gidince hemen tekrar etmelidir. Önce defterine çalışarak, o konu ile ilgili soru çözmelidir. Eğer yanlışları çok çıkar ise, daha kapsamlı bir konu anlatımlı kitaba çalışmalıdır. Hemen tekrar, dersten sonra 5 saat içerisinde yapılan tekrardır. Ders anındaki dikkat eksikliğinin yarattığı sorunlara karşı, öğretmenlerin yapması gereken şeylere de özetle değinecek olursak, şunları söyleyebiliriz: I. Öğretmen mutlaka bir sonraki dersin konusunu öğrencilere bildirmeli ve o konudan ödev verip (çalışma-özet çıkarma) o ödevi de kontrol etmelidir. II. Öğretmen, öğrenciyi gözlemleyerek ders anlatmalı ve dinlemediğini tespit ettiği öğrenciyi, soru ile derse döndürmeli ve onun dinlemediği anı kapsayan o sorunun yanıtını verip öğrencinin eksiğini kapatmalıdır. Elbette ki öğretmen için bu çok zor olacaktır, ama öğretmen bir ders boyunca birkaç öğrenciye bu şekilde yaklaşırsa, öğrencilerin dersi dinleme gayretini arttırdığını da görecektir. III. Öğretmen, anlatılan konu ile ilgili mutlaka ödev vermeli ve bu ödevi de kontrol etmelidir. Böylece öğrencinin eve gidince dersi tekrar etmesini, eksikliklerini görmesini ve o eksikleri kapatma için çalışmasını sağlamış olacaktır. DERS ÇALIŞMA ANINDA DİKKAT EKSİKLİĞİ Öğrenci evde ders çalışırken, bazen kitap okuduğunun dahi farkına varmaz ya da okuduğunu algılayamaz. Sık sık masadan kalkar, masada otursa dahi bir türlü derse başlayamaz. Çalışma odasının dışından gelen her türlü ve her düzeydeki sesten rahatsız olur, konsantre olamaz. Böyle bir çalışma öğrenciye adeta ızdırap verir. Bu çalışamama ızdırabı ise, bir süre sonra onun sinirlerini bozar. Dışarıdan bakıldığında bu stres gibi algılanır. Ama bunun stresle de bir ilgisinin olmadığı bilinmelidir. Peki Bu Öğrenciler Nasıl Çalışmalı? I. Beyni görevlendirerek çalışmalı. Yani yaptığı çalışmanın sonunda, sözel ise tekrar anlatma, sayısal ise kendisine soru çözme görevini vermeli. Eğer okuduğunu tekrar anlatamıyorsa, anlatmayı başarıncaya kadar o konuya çalışmayı ilke edinmeli, ya da sayısal derslerde o soruları çözmeyi başarıncaya kadar o konuya çalışmaya devam edilmelidir. Böylece beyin kendisini öğrenme konusunda zorunlu hissedecek ve öğrenci daha dikkatli ve içten gelen bir öğrenme gayreti ile çalışacaktır. II. Yazarak çalışmak çözüm mü? Yazarak çalışmak, çocuğu zaman tek başına çözüm değildir. Çünkü öğrenci yazarken de kafasını başka şeylerle meşgul ederse, sonuç yine okuduğunu anlamama ile eşdeğer olacaktır. Diğer yandan yazarak çalışırken, öğrenci yazdığı her paragrafı, üzerini kapatıp tekrar etmeyi veya o paragrafta yazılanların ne anlama geldiğini düşünmeyi denemelidir. III. Eğer öğrencinin dikkatinde çok üst düzeyde bir sorun var ise; o zaman çalışma ve dinlenme için kısa aralıklar, örneğin 5-20, 10-40 gibi zaman dağılımını kullanmalıdır. Peki ne demek 5-20, 10-40? Öğrencinin masada ders çalışırken her 5 dakikada bir masa başında, bir dakika kadar dersten başını kaldırıp, bu sürenin sonunda tekrar çalışmaya başlaması ve her 20 dakikada bir de masadan kalkarak dinlenme arası vermesidir. Sonra bu süreyi 10 dakikada bir dakika masa başında dinlenme ve her 40 dakikada bir de masadan kalkarak dinlenme molası vermek şeklinde yavaş yavaş uzatmasıdır. Dikkat ederseniz, dinlenme süreleri çalışma süresinin 1/4 oranındadır. Yani öğrenci bir çalışma oturumunun dörtte birlik bölümünü alıp, bu süre içerisinde masa başı dinlenmesini yapmalıdır. (Örneğin: 60 dakikalık bir çalışma oturumunda 1/4, yani her 15 dakikada bir masa başı dinlenmesi yapılmalıdır.) Elbette ki, öğrenci masa başında birer dakikalık çalışma aralarını verirken, duygusal olarak çalıştığı konudan kopmamalı. Yani masa başında hayallere dalmamalıdır. Bu bir dakikalık ara, beynimizin nefes almasıdır adeta. Bizi sevdiklerinizle birlikte ve sevdikleriniz adına, TRT 2'de izlemeniz dileğiyle… Hoşça kalınız.
http://www.kayram.net/dehb.asp